Ben uzun süredir okul öncesi dönemde ve ergenlikte olan çocuklarla yoga yapıyorum. Çocuklarla yoga hikayem yoga eğitmenliğime sonradan eklendi. Ve aslında şöyle başladı...
Bulut doğmuştu ve benim içimde bir şeyler değişmişti. Yeni doğum yapmış bir anne olarak ben kendimi ne anne olarak hissediyordum ne de hamileydim. Böyle tuhaf, sislerin üzerinde uçuyor gibi bir histi kah mutluluktan, kah anlam veremediğim bir hüzün yüzünden. Elif Şafak’ın kitabında dediği gibi arada, araftaydım sanki. İçsel bir değişim ve dönüşümün başlangıcıydı sanki. İçimdeki o faydalı olma arayışı daha da artmıştı sanki. Oğlum doğmadan önce çocuklarla aram herhangi bir çocuğa olan uzaktan tavrımdan öte değildi. Ama doğum yaptıktan sonra kimin çocuğu neden ağlıyor diye kapılara çıkar, çocuk seslerini dinler olmuştum.
Bir gün arabayla kırmızı ışıkta beklerken bir kadının çocuğunu ayakkabı ile dövdüğünü gördüm. Çocuk çığlık çığlığa ağlıyor ama kadın vurmaya devam ediyordu. Arabadan indim, çocuğu kadının elinden aldım ve konuşmaya başladım. Ancak Türkçe bilmiyordu, ben de onun dilini bilmiyordum. Bir adam geldi yanımıza sanırım çocuğun babası idi. Çocuğu elimden alıp, anlamadığım dilde bir şeyler söylenip gittiler. İşte o zaman anladım, kafamda çok belirgin bir düşünce ile kapı açıldı önümde, onlar için ne yapabilirim? Ben bir yoga hocasıydım ve onlar için faydalı olabileceğim alan bu olmalıydı.
Ve çocuk yogası hikayem başladı. Yurtdışında aldığım eğitimle daha da derinleşti konu benim için. Böylece gönüllü projelerde yer almaya, kreşlerde, anaokullarında dersler vermeye başladım. Şimdiyse o deneyimleri toparladığım ve akatarabileceğim eğitimler hazırlıyor ve veriyorum.
Kendi çocukluğumu düşünüyorum da; daha ana sınıfından başlayarak belli bir kalıba sokulmaya çalışılmışız. Bu hala değişmez bir durum olarak karşımızda. Öğretmenler hatta anne ve babalar bile çocukların ne istedikleriyle, gönüllerinden geçenle ilgilenmek yerine, kendi hayallerindeki “mükemmel” çocuk imajı ile daha fazla ilgileniyor maalesef. Bu mükemmel imaj ise sessizce, kıpırdamadan oturan, her derse katılan, koşmayan, gülmeyen bir robota daha yakın sanki. Hatta hatırllıyorum öğretmenler bizi susturmak için “çiçek ol” derlerdi, biz de çiçek olmak için kollarımızı kavuşturur, sessizce otururduk. Yani kalbimizi, kendimizi kapatırdık. Okullarda çalışırken görüyorum ki değişen bir şey yok. Verdiğim çocuk yogası derslerinden birinde “Hadi şimdi çiçek olacağız” dediğimde, ben daha çocuk yogasındaki “çiçek olmayı” göstermeden bütün çocuklar yukarıda bahsettiğim şekilde kollarını kavuşturdular. Aksine yumruklarımızı gövdemizin önünde sıkıp tıpkı bir çiçeğin açışı gibi elleri kolları yukarıya kaldırmayı gösterdiğimde şaşırdılar. Kendimizi kapatmak yerine kalbimizi açmak ne de iyi gelmişti. Ahh çocuk neşesi...
Ben de aynı şekilde büyüdüm ve belki de bu yüzden kendimi hiç bir yere tam olarak ait hissedemedim. Hissettiğim şey üzerime olmayan bir elbise giymiş gibi bir histi. Taa ki Yoga ile tanışana kadar...
Çünkü sistem bizi olmadığımız biri gibi davranmaya zorluyor. Başkalarının olmamamızı istediği gibi. Ayağınıza küçük gelen bir ayakkabıyı uzun süre giydiğinizde ayağınızın yara olması gibi sistem çocuklar üzerinde stres yaratıyor. Çocuk kişiliğini bulmakta zorlanıyor, bulsa da o şekilde kendi gibi davranamıyor, kalbinin sesini duymuyor, mutsuz oluyor. Sonuçta kendisinde bir sorun olduğunu düşünmeye başlıyor. İşte çocuklara yoga öğretmemin en önemli sebebi bu... Kısıtlayıcı bu sistemin içinde onlara kendilerini ifade edebilecekleri özgür bir alan yaratmak... Çocuk yogası bunu sağlıyor. Süregelen sistemi değiştiremem belki ama bu sistemin içinde doğru bulduğumu onlara yoga öğreterek yapabiliyorum.
Bunun dışında görüyorum ki bazı çocuklar daha bu küçük yaşlardan başlayarak kendilerinden daha küçük, ufak ya da sessiz çocuklara zorbaca davranmayı öğreniyor. Yoga çocuklara hepimizin aynı kaynaktan geldiğini ve aslında BİR olduğumuzu, özümüzde aynı olduğumuzu gösteriyor. Yoga çocuklara takım olarak, bir bütün olarak hareket edebilmeyi öğretiyor. Böylece birbirlerine daha sevgi dolu davranmalarını teşvik ediyorum. Çocukluğunda daha iri ve büyük çocuklar tarafından çocuk zorbalığı yaşamış biri olarak bu noktayı çok önemsiyorum. Şimdi o eski günlere gülebiliyorum belki ama çocukken pek de komik gelmiyor açıkcası.
Bana kalırsa çocuk saf, tertemiz ve sınırsız bir enerji kaynağı. Çocuklara yoga öğretirken onların bu tertemiz enerjileri ile şifalandığımı hissediyorum. Çocuklarla yoga yaparken çocukluğuma dönüyorum, yeniden yaşıyorum ve bu kez yaşamadıklarımı da yaşıyorum.
Bir çocuk sizi gerçekten sevdiğinde yetişkinlerden farklı olarak sevgisini karşılık beklemeden paylaşıyor. Bu hayata karşı umut dolu bakış açısı yaratan harika bir şey.
Çocuk yogası otizm, dikkat eksikliği gibi özel ihtiyaçları olan çocuklar için bir hediye. Hayatı başka gözlüklerle, farklı renklerde gören bu çocuklara ulaşmanızı, onların ruhlarına dokunup, katkı olmanızı sağlıyor.
Bir gün 5 yaşındaki oğlum bana dedi ki: Anne mutlu değilim. Nedenini sorduğumda “Beynim izin vermiyor “dedi. Ona kalbini dinlemesini söylediğim de verdiği cevap; “Kalbimin de konuşabildiğini bilmiyordum” oldu. Onlara kalplerinin sesini buldurmanın yolu benim için yoga’dan geçiyor. Bunun verdiği tatmin duygusunu tarif bile edemem.