Hayatla aran nasıl bu aralar insan kardeşim? Jiddu Krishnamurti şöyle demiştir: Hayatın tümünü anlamalısın, yalnızca küçük bir bölümünü değil. İşte bu yüzden okumalı, gökyüzüne bakmalı, şarkılar söylemeli, dans etmeli, şiirler yazmalı, acı çekmeli, ve anlayışlı olmalısın.
Bunların hangisini yapabiliyorsun bu aralar? Şu an durduğun yerde bedeninin içinde gevşesen nasıl olur?
Derin bir nefes alsan, verirken omuzlarını bırakıp rahatlasan, kaldırıp başını gökyüzüne güne güneşe bakıp şükür etsen nasıl olur?
Rahatlamak ve yeniden başlamak için her gün ruhuna ve bedenine iyi gelen şeyler yapabilmelisin. Ve tüm bunları yapabilmen için önce kendi hayatını sevmen gerekir inan ki.
Asla demeden kendine katı kurallar koymadan yaşamaya çalışsan nasıl olur? Hayat karşımıza sürekli yenilikler çıkartırken katı olmakla (özellikle kendi isteklerimize karşı) mutlu olmamız mümkün mü? Geç mi kaldığını düşünüyorsun? Hiçbir zaman ve hiçbir şey için geç değil. Öğrenmek, sevmek, hissetmek durmak ya da yola devam etmek için geç değil.
Kendine nazik ol, kalbine sadık ve sabırlı ol. Sen hayata her gün yeni bir şans ver. Bırak hayat sızsın en küçük hücrelerine kadar.
Hayatın en güzel anları; buradayım nefes alıyorum dediğin ve mevcudiyetini onurlandırdığın anlar hatırla. O yüzden yüzeysel sohbetlerden, kuru kalabalıklardan, yanında kendini huzursuz hissettiğin insanlardan uzak dur. Sevdiğin elini tutan, elini tuttuğun insanlar olsun yanıbaşında. Beklentilere ya da sana biçilen rollere göre yaşamaktan vazgeç.
Kendi İsteklerine göre yaşadığında hayattan keyif alırsın unutma.
Kısa bir süreliğine var olduğun bu dünyada, hayatı dolu dolu yaşamak varken, kendisi için iyi hissetmeyen toksik insanlarla vakit geçirmek niye? Kafandaki pozitif düşüncelere tutun. Zira negatif düşünceler yapışkan gibidir asla bırakmaz. Duygularına, düşüncelerine objektif bak. Dışardan bir göz gibi.
Ve hatırla;
Her zaman aynı şekilde hissetmeyeceksin ama en karanlık havalarda geçecek ve güneşli günler mutlaka gelecek bundan önce hep geldiği gibi. Sen hayatın anda olduğunu hatırla. Durakla ve olanı karşıla. Elindeki bu hayatı fark et. Mevcut olan akan nefesi, var olan sağlığını, atan kalbini hisset.
Her gün zihninden geçen kendine görev edindiğin “yapmalıyım” dediklerinin yerine yapmaktan hoşlanıyorum diyeceğin bir şey yap mesela. Kalbine iyi gelecek minicik bir şey bile olabilir bu.
Sözün kısası mesai harca kendine. Basit ama uyandığımda çık pencereye ya da varsa balkonuna bak dünyaya bugün de var olduğun için ve bugüne kadar yürüdüğün yol için teşekkür et kendine.
Uçsuz bucaksız bu evrende insan olmanın, varolmanın, hissetmenin akıl almaz gerçekliğiyle karış hayata.
Bu hayat seninle ve sıradanlığın kalbinden fışkırıyor. Kendin için, olmayı dilediğin kişiyi, yaşamak istediğin hayatı düşün. Hatta bütün bunları zihninde görselle ve tam şu anda seni harekete geçirecek herneyse bütün ilgini enerjini ve zamanını ona ver. Dışarda bir kurtarıcı yok sen kendi hayatının kahramanısın. O yüzden hayatı anlamlı kılmak elinde. Tüm sıkıntılara rağmen hayatla aranın iyi olması sadece kendine bağlı unutma. Hayatı kutla bunun için küçük bir adım at, niyet et ve en önemlisi kendini takdir et.
Hayat hep bildiği gibi akacak bundan sonra da. Akan hayatından keyif alabildiğin bunun için çaba sarf ettiğin, sevildiğin, sevebildiğin zamanların olsun. Dostların olsun ağız dolusu güldüğün. Ve salya sümük ağlayabildiğin.
Yaşamak sadece bir süreç ve bu süreci coşkulu, tüm üzüntülere rağmen keyifli geçirmek sadece kendi elinde unutma.