Yaşamak lüksmüş meğer...
Depremi, o korku dolu saniyeleri Adana’da yaşamış bir sürü tanıdığını, güzel memleketi Antakya'sını komple kaybetmiş biri olarak söylemek isteyipte boğazımda düğümlenenleri bırakmak istedim şu satırlara...
Her an her şey olabilir!
Sahip olduklarına güvenme bir anda yok oluverir!
Bu dünya Sultan Süleyman'a kalmadı!
Cana değil mala gelsin!
Mezara mı götürücen bu paraları!
Kaybedince kıymete biner!
Ne çok söyler, duyar ama asla içselleştiremezdik bu sözleri çünkü bizim için yaşam demek girdiğimiz ev, bindiğimiz araba, giydiğimiz giysi, yaptığımız iş demekti. Bilemezdik ki bir günde yok olacağını, öngöremezdik ki bu felaketi, bu gerçekliği, bu olasılıkları ama ne yazık ki oldu...
Her şey gibi oldu niye oldu, nasıl oldu diye soramadan sadece olanın içinde sıkışıp kalakaldık kayıplarımızla, binlerce can dostumuz saniyeler içinde burayı terk etti. Evet inanılır gibi değil hala bir şaka veya her an uyanıp normale döneceğimiz bir illüzyonun içindeymişiz gibi...
Sahip olduğumuz şeylerin değerini öyle güzel anladık ki şu an zaman geriye aksada sarılsak şöyle şükürler sunsak hayatımıza, sevdiklerimize ve hatta sevmediğimizi sandığımız kayıplarıyla kalbimizin parçalara ayrıldığı bazı tanıdıklarımıza...
Anladım ki yaşamak lüksmüş meğer, monotonluğundan sıkılıp sürekli söylendiklerim kıymetini algılayamadığım hediyelerimmiş meğer...
En büyük lüks huzurla nefes alabilmekmiş yeniden deprem olacak mı korkusuyla yaşamak belirsizliklerin en büyüğüymüş...
Bu depremle birlikte geri getirmek istediğimiz o kadar şey oldu ki bir anda parayla kimsenin satın alamayacağını anladığımda ise aslında hiç kimsenin zengin olmadığını anladım...
Ne çok şey var sayacak, ne çok söylenecek söz, ne çok yâd edecek anı ne çok arkasından ağlayacağım insan…
Bundan sonra galiba en çok da onlar için yaşayacağım bu hayatı her saniyesini onurlandırarak. Öyle güzel ki diyeceğim nefes almak, sabah güneşinin keyfine varmak! Dünyamı ısıtan güneşe bile şükredeceğim o enkaz yığınlarının içinde ve yanında çaresizce bekleyip donan kardeşlerim için...
Sabah telefon açtığımda yaşayan her bir aile ferdime şükredeceğim!
Yediğim bir lokmaya içtiğim bir yuduma aldığım her nefese!
Lüksün tanımı değişti yaşam lugatımda artık rahat (güvende) ve huzurlu olmak yetecek bana, mutlu olmak değil amacım çünkü bunlar zaten bizi mutlu ediyormuş dedim ya yokluğunda anlaşılıyor bir şeyin değeri, o kadar rahatmışız ki güvende olmamızın, konfor alanımızın, rutinlerimizin bizi mutlu ettiğini görememişiz!
Ben artık hep mutluyum hep tamım ve her şeye sahibim!
Bu neyin bedeli, neyin karması, hangi çağın çağrısı bilmiyoruz ve hiçbir zaman bilemeyeceğiz de sadece öğrettikleriyle kalacağız ne yazık ki...
Kalanların en büyük sınavını kolaylıkla atlatması, metanetle yeniden yeni yaşam koşullarına adapte olmalarını diliyorum.
Bütün kalbimden,
Sevgilerimle.