Yas’ın, travmamızın, acı çektiğimizi göremediğimiz ya da kabullenemediğimiz durumlarımızın beş evresi…

Kubler Rooss modeli olarak dünyada uzun yıllardır kullanılan bu beş aşamalı psikolojik metot, ölüm ve yasla başa çıkabilmek için oluşturulduysa da, her travmatik, kabul etmekte zorlandığımız, hayatımızı etkileyen zor durumların süreci için de aynen kullanılmakta… Her süreci uzun ya da kısa yaşıyor, hiç yaşamıyor ya da yaşadığımızı fark etmiyor olabiliriz. Özgürlüğümüz için fark edebilmemiz dileğiyle;

İnkâr Etme; Olanı olduğu gibi göremeyiz, gerçekliği farklı algılamak isteriz. Kendimize ve etrafımıza aslında öyle olmadığıyla ilgili hikâyeler bile yazabiliriz. Deliller bulabiliriz.

Öfke/ Kızgınlık; Herkese, her şeye öfkeli oluruz, nedenini uzun süre anlayamayabiliriz. Sorup durabiliriz, ’’Ben neden bu kadar kızgınım, herkesten nefret ediyorum sanki’’  Ve daha az acıtan sebepler uydurabiliriz…

Pazarlık ; "Madem böyle oldu, o zaman şöyle de davranabilirim, bari buna yarasın’’ gibi belki de bize uygun olmayan, etik olmayan yollar seçeriz kızgınlıktan, ya da "böyle davranırsam belki durum değişir’’ gibi, olmuşu değiştirmeye, geri çevirmeye çalışan fanteziler yaratabilir, uydurabiliriz…

Bunalım/ Depresyon; Hiç farkında bile olmadan hayatımızın normali olabilir, kendimizi bu halimizle tanımlayabiliriz. Çok uzun süre depresyonda kalabiliriz. Travmamız, acımız herkesinki gibi olmayabilir, çok net görülebilen bir şey olmayabilir ya da görmek istemediğimiz bir şey olabilir ve birçok şey, peş peşe olmuş olabilir ki zaten acıyan yerlerimizi görmezden geldiğimiz durumlarda, benzer olaylar girdap gibi devam eder. Yıllar önceki bir acımızı, bir an bile hissetmemek için, çok uzun yıllar kendimizi acıya ve depresyona hapsedebiliriz ne yazık ki… Hala sürmekte olan acı verici, korkutucu durumlar içinde aynısı geçerli. *Bi kere o dolabın kapağını açıp, öcüye bakmak... Çok zor, kolay değil… Özgürlüğümüz nereden baktığımıza, sadece bakış açımızı değiştirmemize bağlı… ’’Korkmamaya değil, korkumuza rağmen cesarete ve her zaman zor olanı seçmeye’’ bağlı…

Kabullenme; Dolabın kapağını açıp, öcüyle yüzleşmek. Özgürlük. Olanın olduğu haliyle kabulü. Tuzlamadan, süslemeden, krema sıkmadan, şekilden şekle sokmadan, o yüzdenler, belki değildirler, şunun yüzündenler, o şöyle yapmasaydı, ben böyle yapmasaydım, acaba başka bir gerçeklikte?? Deli sorular ve bu böyle olmasaydılar olmadan…

Sadece olanın kabulü ve sonrası özgürlük…

Artık hayatının kurbanı değil, sahibi olmak…

"…Hayatım alt üst oldu diye endişe etme, ne biliyorsun altının üstünden daha iyi olmayacağını’’
Şems-i Tebrizi

Namaste

  

 

 

SİTEDE ARA

Go to top