Sizi kızdıran, öfkelendiren, geçmişi hatırlatan, sinirlendiren, üzen, kıskandıran, korkutan, hayal kırıklığına uğratan, sevmediğiniz, beğenmediğiniz, birlikte olmaktan haz almadığınız, sizi tetikleyen düğmelerinize basan insanlar oldu mu?  

Hepimizin düğmeleri vardır ve düğmelerimize basma işini üstlenen bir grup insan topluluğu da olacaktır. Yani bizi kızdıran, içimizdeki öfkeli, hassas, mutsuz, mükemmeliyetçi, kaygılı, korkak kişiliği uyandıran düğmelerimiz. Ve bu düğmelere basan ve basacak olan ister aile içinde olsun ister iş yaşamında ister toplumda her yerde pek çok insan yaşamımıza girmiştir ve girecektir.  Bazen bir eleştiri, bazen bir komut, bazen bir konuşma bile düğmelerimize basıp, savaş düğmemizi tetikleyebilir ve huzurumuzu kaçırıp bizi çıldırtabilir.

Büyük ihtimalle biz de bilerek veya bilmeyerek başka birinin düğmelerine basmışızdır. Düğmemize basan insan ne yaptığının farkında olmayabilir ama sonuçta düğmeler bize aittir ve başımıza gelenlerle baş edip, düğmelerimizi yönetmesi gereken kişi biziz. Kendi duygu ve tepkilerimizin sorumluluğunu ne kadar çok üstlenirsek, bu düğmeler o kadar az hassas olacaktır ve bizim büyüyüp, özgür olmamız için çalışacaktır.

Düğmeler aslında kendimizi tanımamız ve karanlık noktalarımızı aydınlatmak için kullanabileceğimiz fırsatlardır. Kabul edilmesi ve iyileştirilmesi gereken bazı acıları simgelerler ve düğmelerimize basan kişiler gurumuz olurlar. Bizi kızdıran istemediğimiz bu kişiler aslında kutsal bir rol oynarlar.

Düğmelerimizin tetiklenmesi için pek çok neden olabilir ve bazı durumlarda çocukluktan kalma bir yara veya yeterince ilgilenmediğimiz yeni bir travma bile olabilir. Durum ne olursa olsun, düğmelerimize basıldığında, ilgimize en çok ihtiyaç duyan kişi biziz ve düğmeye basanı suçlamak, yalnızca bizi acılarımıza gerçek bir çözüm bulmaktan uzaklaştırır.

Sonunda, düğmelerimizin nerede olduğunu bilmek, iyileşmek için gerekli olan işi yapmamızı sağlar. Özgürlük, düğmenin arkasındaki acıyla başa çıktığımızda gelir, böylece basılmaya karşı otomatik tepkimizi keseriz.

Düğmelerimize basıp bizi üzen, kızdıran, olumsuz duygular deneyimlememize neden olan tüm insanların, düşüncelerimizi sorgulamaya başladığımızda, onların daima bizim en büyük öğretmenlerimiz olduğunun farkına varırız. Bu farkındalık çok büyük bir bilinç sıçramasına ve dönüşüme neden olabilecek kadar güçlü bir farkındalıktır. Daha önce düğmelerimize basan ve rahatsız olduğumuz her olumsuz deneyimden bakış açımızı değiştirerek özgürleşmemizin mümkün olmasını sağlar. Düğmelerimize basan tüm insanlar kendimiz hakkında bilmek istemediğimiz karanlık noktalarımızın aydınlanması için bize fırsat verirler.

Byron Katie "Olanı Sevmek’’ adlı kitabında şu sözleri ile bu durumu anlatır. "Biz kendimiz hakkında bilmek istemediğimiz şeyleri farkına varıncaya kadar ebeveynlerimiz, çocuklarımız, eşlerimiz ve arkadaşlarımız sahip olduğumuz her düğmemize basmaya devam edecekler. Her seferinde onlar bize özgürlüğümüzün nerede olduğunu gösterecekler.’’

"Her şey bizim için oluyor’’ adlı kitabımda yazdığım gibi olan her şey bizim ruhsal büyümemize ve yuvaya dönmemiz için olur. Yuvaya dönmekten kastım, düşüncelerimize inanmadığımız andaki doğal halimizdir yuvamız. Yuva özümüzdür ve orada huzur, sevgi, neşe, coşku ve muhteşemlik vardır.  Düğmelerimize basan her kişi bize yuvadan uzak olduğumuzu gösteren rehberlerdir. Hangi düşünceye inandık ve yuvadan ayrıldık? Düğmemize basıldığında hangi duyguyu deneyimliyor ve hangi düşünceye inanıyoruz? Farkına varmak, yakalamak ve sorgulamaya yolu ile tekrar özgür olacağımız yuvaya dönmek mümkündür.

Senin kim düğmelerine basıyor? Kızdırıyor, öfkelendiriyor, üzüyor, bıktırıyor, korkutuyor, kaygı veriyor, kıskandırıyor vs.?  Düğmene basıldığında ne hissediyorsun? Ne düşünüyorsun? Düğmene basan kişiyi mi suçluyorsun? Byron Katie "Olanı Sevmek’’ kitabında “Bir başka kişiyi suçladığınız ya da yargıladığınız zaman, bu sizi, yaşadıklarınızı (deneylediklerinizi) değiştirmeniz için güçsüz kılar; inançlarınız ve yargılarınız için sorumluluk aldığınız zaman, bu size bunları değiştirmeniz için güç verir” der. Düğmelerimize basan kişiler aslında bizim uyanmamız için karşımıza çıkan gurularımız ve ruhsal öğretmenlerimizdir.

Düğmelerimize basan insanları düşman gibi görmek ve onlardan kurtulmaya çalışmak yerine düğmelerimize basmalarına izin verebiliriz. Hatta dört gözle bekleyebiliriz. Düğmemize her basıldığını deneyimlediğimizde, onlara kızmak veya suçlamak yerine içimize dönüp kişisel dönüşüm ve ruhsal büyümeye odaklanıp yaşamımızı dönüştürebiliriz. 

Benim düşünceme ve yaşam deneyime göre her şey bizim için olur ve bizi kızdıran, üzen her kim ise aslında onlar bizim farkında olmadan ruhsal öğretmenlerimiz rolünde hizmettedir. Böyle düşündüğümde ve uyguladığımda yaşam muhteşem bir deneyim oluyor.

 

 

 

SİTEDE ARA

Go to top