Atlar gibi asil, özgürce, kuvvetle koşabilmek mi?
At gözlüğü'ne mahkûm olmaya izin vermek mi?
Hani şu, aslında deli gibi istediğimizden, öyle de hiç düşünmeden içine aktığımızdan, hep hayalimiz olduğundan, çok sevdiğimizden, çok beğendiğimizden, olduğu gibi, olduğu her haliyle kabulümüzden, "Sadece” mutlu olduğumuz için değil de…
Sıkıntıdan, yalnızlıktan, maddi hesaplardan, manevi hesaplardan... -bunun da olabildiğine inanabiliyor musun?-
Şimdi ve gelecekle ilgili, hemen üstteki dört maddenin korkularından, başladığımız, bitirdiğimiz, sürdürdüğümüz ilişkiler, aldığımız kararlar, girdiğimiz işler var ya;
İşte onlar ters gittiğinde, öyle göründüğünde bize, aslında zamanı dolduğunda..
Üzülmemeliyim,
Tam tersi,
Hatırlamalıyım;
Kendimi hatırlamışımdır,
Gerçeğime dönmüşümdür,
O için, bu için ve şu için gözüme örttüğüm perdeyi kaldırmışımdır.
At gözlüklerimi çıkarmış, mahkümiyetimden kurtulmuş, özgürce koşmaya başlamışımdır, kendime yeniden inanmışımdır.
Açığa çıkan, özgür kalan gerçeğimiz, şanslıyız ve biliyoruz ki, şansımızı kendimiz yaratırız, sadece gerçeğimize uygun olanı, etrafımıza, yörüngemize çeker...
Yani karalar bağlamamalı ya da başarısızlık saymamalıyım, hayatımdan şunlar gittiğinde;
Dostluk “sandığım” arkadaşlıklar,
Sevgi “sandığım” ilişkiler,
Yapmalıyım “sandığım” işler,
Olmalıyım “sandığım” haller.
İnanma, dene,
Yargılama, seyret,
Namaste...