Hani bazen ve çoğumuz, genellikle ‘’Gerçeklerden’’ (?) sıkılırız, korkarız, kabul etmek istemeyiz, öyle, böyle olsun istemeyiz, onu, bunu yaşamak istemeyiz, başka türlü olsun isteriz ya, işte o zaman kendimize OL’ andan da karanlık, bir "Gerçeklik’’ yaratırız ne yazık ki...

 Öyle olmasın da nasıl olursa olsun isteriz…

Dayanamayız, içinde kalamayız, görmek, hissetmek istemeyiz ve kendimize, kendi "Hal’’imizden başka, ortada şu an olmayan, bİir hal (?) başka bir korku, belki fantastik bir şeyin olma, gelme ihtimaline bile inanma ihtiyacı, savaş, zombi, uzaylı, istila, kuyruklu yıldız, cinler...

Kabuslar, uykusuzluklar, başka bir acı, bir hastalık, belki bir yaralanma, olmayacak, uymayacak, fark etmeden, kalple olmayan bir ilişki beklentisi belki, hani "denemesi’’ dediğimizden sonradan, ya da daha kötü şeyler atfettiklerimizden, durumumuzun sertliğine göre...

Ağır ya da hafif acılar, rahatsızlıklar seçeriz kendimize...

Ya da buluruz, aa şuram da şöyle miymiş?

Rengi, hissi farklı mı ne?

Bir sorun mu var acaba??

Ararız, yaratırız ve buluruz, o an üzülebileceğimiz, endişe edebileceğimiz başka bir "Gerçeklik’’ (?) 

Tabii, seçeriz derken, yeniden hatırlatmakta fayda görüyorum, yukarıdan birinin "- OOOooo piti piti yaparak, bizi kukla gibi oynatarak, idare etmediğine inanan, okuyucum için konuşuyorum her zaman ki gibi… 

Fakat asıl konu, gerçekler değil, "Gerçeğimiz’’ sandıklarımız aslında...

Baktığımız yer ve gördüklerimizden başka bir şey değiliz.

İçine uyandığımız, içinde uyuduğumuz, beslediklerimiz...

Hani, kurtlarımızı mı? Kuzularımızı mı?

Neremizi besliyorsak, neyden besleniyorsak o dönem, ne yazık ki...

Ve gerçek anlamda da, kendimizi nasıl beslemeyi hak görüyorsak...

İçimize aldığımız her şeyiz, "Ne yersek O’yuz’’  -Hipokrat- demiş, yaklaşık 2500 yıl önce. 

Sadece "An’’ da olanlar gerçek.

Düşüncelerin içine kapıldığımızda, yüksek anksiyete durumlarında da mesela, düzenli nefesle, etrafımıza bakarız, geri gelebilmek için.

O ana etrafımızda olanları sayarız, şimdide olanları...

O an iyiyizdir artık, çünkü olanın içindeyizdir. 

Birlik’izdir.

Her şeyizdir o anda artık.

Güç ve Güvenizdir.

Uyumdayızdır.

Olmuş geçmişlerde ya da Olabileceklerde değilizdir. 

Geçmişin özlemi ya da keşkeleri, geleceğin, birazdan'ın bile endişeleri, planları, an’da olanı, olduğu haliyle görmemizi, kabul etmemizi, sindirmemizi, keyfini çıkarmamızı, yaşamamızı engeller.

İçindeki muhteşemliğe kendimizi bırakmamızı, o en güvenli yerde, huzurda olmamızı engeller.

Sadece An’da güven ve kesinlik hissedebiliriz. Her ne oluyorsa, onu yaşamak için gereken, potansiyel güç, his...

An’ın içinde, yaşananın içindeyken zaten doğal olarak bende var, sende var.

Hani "Dağına göre kar verirmiş’’ deriz ya o işte... 

Ne kadar "Şimdi’’ de yaşarsak, ve ne kadar bu "Şimdi’’leri çoğaltabilirsek, işte o kadar, hep o çook başka yerlerde ve başkalarında aradığımız, güven, huzur, sevgi, başarı ve bolluk içinde olacağız.

Çünkü sadece, 

Şimdi’ de Sevgi var, Kalp var,

Diğer tüm zamanlar, aklın oyunları... 

"Şimdiki Zaman’’ da yaşayabilmeye...

Öğrenmeye, denemeye, farkı seyretmeye izin vermeye, bakış açımızı değiştirmeye,

Sevgiyle...

Namaste



SİTEDE ARA

Go to top