Merhaba arkadaşlar ben size bugün yoga denildiği zaman sadece asanalardan ibaret olmadığından bahsetmek istiyorum. Hem Patanjali'nin yoga sutralarını, hemde yoga hakkındaki en eski kaydedilmiş metinleri incelediğimizde neredeyse hiç duruş olmadığını, bunun yerine meditasyon ve pranayama uygulamalarından bahsedildiğini görüyoruz.

Asana olarak da tek bir duruştan bahsedilir ki bu da meditasyon oturuş, lotus oturuşudur. Yoganın günümüz modern çağına gelirken geçirmiş olduğu evrim sonucu, insan bedeninin bu oturuşu uzun süreli yapabilmesine olanak sağlaması adına, fiziksel bedene güç ve esneklik katması için yüzlerce duruş, yoga ağacının 3. basamağı olan ASANALAR bölümüne dahil olmuştur.

Bu kaynaklara dayanarak, özünde yoga bize diyor ki, bilincindeki dalgalanmayı durdur ki bilincin berraklaşsın ve bir elmas gibi altındaki gercekliği bize yansıtsın.

Zihnin doğası ise, bir oradan bir buraya hareket halinde, doğası böyle ona kızamayız. 

Maymun Zihin diyoruz buna. Bu metaforu çok seviyorum. Tıpkı daldan dala sıçrayan bir maymun gibi zihin o düşünceden bu düşünceye sıçrıyor… Bir maymuna daldan dala atlıyor diye kızabilir miyiz, hayır tabii ki… doğası bu…

Ama zihin böyle alabora olmuş bir deniz gibiyken, derinlerde ne var onu göremeyiz, o yüzden bütün çabamız zihnimizi dinginleştirmek. 

Bunun icin bir çok metod geliştirilmiş, Biz nefes ile çalışarak, pranayama teknikleri ile zihni dinginleştirmeye çalışıyoruz…

Şimdi pranayı biraz daha derinden inceleyelim.

Nefesi içimize çekerken ciğerler oksijenle doluyor, fizyolojik değişiklikleri ve faydalarını biliyoruz ama sadece bu değil bedene dolan, prana, yasam enerjisi, chi artık ne diyorsanız siz, bedene o da doluyor. Ve bu prana, yasam enerjisi, her soluğumuzda ciğerlerimizi dolduran oksijenli hava gibi içimizi dolduran, bedenin hareket etmesini, zihnimizin düşünmesini sağlayan, bedenin işlevlerini yerine getirmesini sağlayan, dolaşım gibi boşaltım gibi, aynı zamanda  duyularımızı koordine eden zeka ve yüksek benliğimizin algılanabilir yansıması. Pranaya odaklanarak ve hatha yoga uygulamalarıyla akışını geliştirip yönlendirerek - bedeni ve zihni canlandırabilir, genişletilmiş bir içsel farkındalık geliştirebilir ve daha yüksek bilinç düzeyine yelken açabiliriz.   

NEFES

Nefes alıp verme, yaşamımızın her anında yaptığımız ve bizim hayatta kalmamızı sağlayan en önemli aktivitedir. Nefes durduğu zaman yaşam da durur. İnsan günde yirmi iki bin kere nefes alır. Bu alışveriş her ne kadar  doğal ve otomatik olsa da bilinçli yapılması gereken bir eylemdir.

Nefesimiz zaman içinde doğaldan uzaklaşabilir, doğumdan hemen sonra mükemmel çalışan diyafram kasımız zaman içinde hatalı şeçim ve farklı yaşam tarzları yüzünden dejenere olabilir ve bu konuda yeniden yapılanma gereklidir. Sanskrit dilinde nefes bilimi “pranayama” olarak bilinir. Prana (yaşam enerjisi) ayama ise (ona hakim olma, ortaya çıkarma) durumudur. Pranayama; hayat enerjisinin kontrol edilerek yönlendirilmesi olarak ifade edilebilir. Yaşam enerjisine; Hindistan'da- Prana, Çin'de-Qi , Japonya'da- Ki , Anadolu'da-Can denir.

PRANA- CAN- IÇ NEFES

Beden, zihin ve nefes çalışmaları vasıtası ile bütünleşmeyi amaçlayan Hatha Yoga’nın bize sundukları sadece fiziksel beden ile sınırlı değildir. Tıpkı Çin tıbbında olduğu gibi Hatha Yogada beden beş duyu organı ile algılanan fiziksel bedenden daha geniş bir alana yayılır. Beden,  iç organlar, sinir sistemi, solunum, dolaşım, sindirim sistemi ve beş duyu organı ile donatılmıştır ama bu yapıyı birbirine bağlayan ve ölü bedeni canlısından ayıran çok önemli bir parçası daha vardır: CAN.

İlk nefes ile bedene dolduğu ve son nefes ile bedenden çıktığı farz edilen bu yaşam enerjisi (can) Hatha Yoga’da PRANA adını alır ve iç rüzgarlardan, Vayulardan biri olan diğer (küçük) prana ile karıştırılmaması için cümle ortasında bile kullanılsa özel isim gibi büyük harfle başlayarak yazılır. Pranayı nefes ve besinlerden alırız. Kimi Hatha Yoga gelenekleri Prana’nın zihnimizi dolduran verilerden de etkilendiğini öne sürer. Dinlediğimiz ve seyrettiğimiz her şey,  beynimizin filitresinden geçirdiğimiz her şey Prana‘nın dokusunu şekillendirir. Kalitesiz gıda ya da hava gibi kalitesiz veri de (bilgisayar ya da televizyon karşısında boş boş geçirilen bir saat içinde beynimize dolanlar) Pranamızın hem yapısını hem de akışını olumsuz yönde etkiler.

Hatha Yoga tıpkı Ayurveda gibi Samkya felsefesinden türemiş bir disiplin olduğu için, bedeni ve parçalarını betimlemek için sık sık Samkya’nın elementlerine başvurur.

Samkya’nın beş elementi olan toprak (bhūmi) , su (jala), ateş (agni), hava (pavan)  ve boşluk (akaş) bedenin farklı noktalarının niteliğini belirlerler.

Hatha Yoga’da Prana hava elementinin bir fonksiyonu olarak tarif edilir. Sudan çok havaya, havanın da hareketlisi olduğu için de rüzgara benzetilir Prana. Bu nedenle biz yoga hocaları Prana için “iç nefes” tabirini kullanırız.

Bugün, yoga ve terimlerine ilişkin anlayışımız, orijinal anlamların çoğundan sapmıştır. O yüzden  katman katman olan, derinleştikçe yeni bilinmezliklerle karşılaştığımız, yoga felsefesine karşı üzerimize düşenin bilgilenmek olduğunu düşünüyorum. Bu yolda yürürken yoganın özüne dokundukça hayatımızın en büyük gizemini - kendimizi çözmeyi öğrenir ve yoganın dönüştürücülüğüne tanıklık etmiş oluruz. Böylelikle kendimizi genişlemiş, anlayışımızda ve bilgimizde derinleşmiş hissetmeye başlar, kişisel sevinç ve heyecan ile dolarız. Öğrendikçe de paylaşmak ve birbirimizin yolunu aydınlatmak için mum yakmaya başlarız. Dilerim benim yaktığım mumlar yolunuza ışık olsun.

Sevgiyle kalın.

 

 

 

SİTEDE ARA

Go to top