Eğer bu yazımı okumaya başladıysan kendinin arayışında olan bir hayat yolu öğrencisi bilincindesin demektir. Kendini aramak bilincin bir yükseliş aşamasıdır yolun neresinde olursan ol çaban bu bilince ışık tutmaya yeter.

Bilincimiz, şuurumuz veya ruhumuz adına ne dersen de aynı yerlerde geziniyor olduğu için  birbirimizin algı penceresine çoktan düşmüşüz ki birbirimizden alacağımız şeyler var olduğu için karşılaşmışız demektir ve ben sana kendi özünü bulmak isteyen ruhuna geldiğin rahmi hatırlatmak için karşına çıkageldim..

Hayat, yaşam, döngü veya ruhsal deneyim bununda adına ne dersen de sen onu onurlandırdığında sana en iyi halini sunan bir ödüldür, kendi göstermeyen bir hayat ise kendi varoluşuyla ilgili değil tamamen seninle ilgili bir noksandır.

Yaşam bir tezahür ettirme sanatıdır tam ve huzur içinde tezahür edebilmek ise nihai amacımız bunun için yaşamdan bir nefes içine çekmek ve onun parçası olabilmek için neler yapman gerekir diye düşündün mü hiç hayatın amacını sorguladığın vakitlerinde? 

Bunu düşünmemiş olabilirsin çünkü hep başkasının bizim için yapabileceklerine odaklanırız kendi yapmamız gereken şeyler aklımızın sınırlarına düşmez... Hayatın hediyelerini ancak o isterse alabileceğimizi düşünür aşırı kaderci bir tutar ile ona adım atmak boşa kürek sallamaktan başka bir şey değilmiş gibi davranırız.

Hatırlatmak istediğim şudur ki;

Ruhunun özüne mabet, bedenine kanal olan bir rahimden dünyaya geldin! 

Kendinden yeniden doğma vaktinin geldiğini çoktan anladın ki buradasın kendi küllerinden doğmak tıpkı zümrüdü anka gibi...

Mevlana şöyle söylemiş; Küle döndüysen, yeniden güle dönmeyi bekle. Ve geçmişte kaç kere küle dönüştüğünü değil, kaç kere yeniden küllerin arasından doğrulup yeni bir gül olduğunu hatırla!!!

((Değişim ve dönüşüm için gerekli olan içsel motivasyonunda daha iyi bir alıntı olamaz bence))

Bir keresinde kendine neden ölüyoruz diye sormaya başladığında hiç ölmeye de bilirdim çünkü hiç doğmaya da bilirdim dedin mi sadece varlık halin sana şükretmen için yeterli bir yanıt oluşturdu mu? Yoksa yine varlığından daha ötesini mi isteyip durdun, huzur ve mutluluk hep bir adım ötede miydi senin için?

Seni geriye çeken misyonundan ayıran birlikten ve hayata geliş amacından koparan her türlü şeyden aranıp bırakabilmenin hafifliğini tadıp oradan aldığın haz ve huzurla yeniden sadece olanı farkedip sadelik içinde binbir kuyruğundan sıyrılıp yeniden doğmak... Bu ne muazzam bir tamlık, varlık hissidir!

Bu yaşarken aydınlanmayı tasvir eder yaşadığın alanı metaforik olarak cennete bezendirmeye, adeta kendi Yazgı’nın savaşçısı kurtarıcısı ve tanrısı olmaktır... Bunun için tek kıyas yapıp tek değiştirmen gereken şey şu an olduğun “sen”dir bunun için uzun yollar engebeli çıkışlar, duygusal düşüşler, fiziksel acılar yaşamana gerek yoktur!! çözümü aynı sade kelimesinin sadeliği kadar yalın ve basittir. Sahip olduğun ancak materyalist algından kurtulamadığın için fark etmediğin sahip olduğun en değerli şey olan Nefesindir!! nefes senin mayandır ruhunun fermentasyonudur bedenini, zihnini daha sağlıklı daha işlevli ve efektif bir hale getirir. 

Nefes doğum anından sonra  unuttuğundan en büyük yetindir seni maddeye yani dünyaya bağlayan aynı zamanda zihinsel, bedensel, ruhsal, duygusal ve enerjisel boyutlarda seni güçlendiren ruhuna varoluşun başında seni canlandırmak için üflenen hakikatindir. Bu hakikate eriştiğinde şuur penceren genişler ve özün bilgisi kendiliğinden gelmeye başlar her şeyin bir illüzyon ve yansıma olduğu idraki yerleşir zihnine. Yetiştiremediğin yetemediğin her şeye yetecek kadar enerji verir, güven verir çünkü o bağlı olduğun üst akılın sana vermiş olduğu en büyük hediye olan “araçtır” !!!

Nefes özgürleştirir, sakinleştirir, arındırır, aydınlatır, saflaştırır, özün ile tanıştırır ve en son sana amacını hatırlatır ve ne olursa olsun senin olanı elbet seninle buluşturur... Sadece nefes al ve ver bu kadar basit onu sev bedenine girişini kabul et, farket ve nezaketle hoşgörüyle bırak senin olanı sonsuzla, evrenle buluştursun. Akaşik kayıtlarını, bedenindeki travma kayıtlarını,  kirlenmiş alanını bertaraf etsin.

Sen ve ruhun biriciksin “BİR” olanı evrene hatırlatmaya ve onu  bir başka kardeş ruha yol, şifa, kanal, rehber, ilham olmaya hazırla.

Hakikatin için nefes kadar önemli bir diğer unsur RAHİM ve HARA’dır..

Geldiğin rahmi onurlandırmaz isen bütün hayatında ona yani rahmin veçhelerine beslediğin negatif düşüncelerin etkilerini yaşamaya devam edersin o yüzden annenin rahmi ve doğa(toprak) ana ile direkt ilişkilidir senin hayatta yapabildiklerin ve yapacakların.

Sen gücünü rahim ve hara’dan aldın hara dediğim şeyi karın bölgesinin enerjetik suptil rezonansı olarak düşünebilirsin manipura çakra ile ilişkili olan alandır ve bedende çi enerjisinin üretildiği noktalardan biridir. Hara adeta senin enerji jeneratöründür oda sana tıpkı rahmin kalıtsal olarak sahip olduğu enerjisi gibi anne atalarından geçti... Bu iki özel sihirli alanından al gücünü ve dengeni, hizanı  orada bul al zihinden değil.

Zihinden gelen güç savaş, yıkım, yozlaşma ve kültürel bozukluklara yol açıyor kayıp nesiller zihinin kalbe olan tahakkümü ile meydana geliyor.

Evrenin akışına ve düzenine uyumlanmak, kolektife katkıda bulunmak için kendi rahmini ve hara’nı kucakla sev onlar ile günlük pratikler yap, iletişimde kal!

Namaste

 

 

SİTEDE ARA

Go to top