Sosyal medya sağ olsun bana geçen gün bir fotoğrafımı hatırlattı, yedi yıl öncesi diye ve ben fotoğrafa baktıkça içime yayılan huzursuzluğu hissettim. Fotoğrafta içine yerleşmeye çalıştığım ileri seviye bir asanaydı, o fotoğraf çekildiğinde üç yıldır kendi çapımda yoga yapıyordum, temel yoga hocalık eğitimim tamamlayalı da yaklaşık yedi ay olmuştu.

Haftanın iki günü derse gidiyorum, sınıfta asana pratiklerini hep başlangıç seviyesi, kolay akışlar olarak yapıyorum, diğer zamanlarda fırsatım oldukça kendim pratiğimi yapmaya çalışıyorum ve sanıyorum ki ben yoga hocasıyım. Aslında düzenli pratik yapmaktan çok zor asanaları yapabilmek için çalışıyordum da diyebilirim. Ben zannediyordum ki herkesin yaptığı tüm pozları benim yapamıyor olmam benim eksikliğim ve kendimi zorlarsam eğer ben de yapmayı başarabilirim.

Ne demekti herkes rahatça her poza yerleşirken, benim o pozu yapamamam, o sıralar bendeki kafa tam olarak buydu. Şimdi bunları yazarken, o zamanlarda kendime gösterdiğim şiddete ve hoşgörüsüzlüğe gerçekten çok üzülüyorum. Nasıl olduysa bir şekilde kendime zarar vermekten korunmuşum çünkü ben kendime bildiğiniz eziyet ediyormuşum. Fotoğraftaki lotus (padmasana) pozuydu ve poz için çok çaba sarf ettiğimi söyleyebilirim şimdi durduğum yerden o fotoğrafa baktığımda yüzümdeki rahatsız ifade bana her şeyi açıkça anlatıyor. Sadece fotoğraf çekildiği süre için bir dakika ya da bilemediniz iki dakika o pozun içinde kalabildiğimi hatırlıyorum ama sanki saatlerce öyle oturabiliyormuşum gibi fotoğraf çekmişim, ne kadar sahte bir davranış.

Bir fotoğraf bana başladığım ve geldiğim yer arasındaki büyük farkı çok güzel özetledi. Ve şimdi diyorum ki hoca olmak bu demek değil, hoca olmak en zor, en havalı pozu yapabiliyor olmak değil, hoca olmak demek yapabildiğine rıza göstermek ve kesintisiz pratiğe disiplinle devam edebilmeyi başarmakmış. Tabi ki bu bakış açısına sahip olmak ve yapabildiği kadarı ile kalmaya razı olabilmeyi başarmak o kadar çabuk gerçekleşmedi. Yoga yolunda temel hocalık eğitiminden sonra aldığım diğer eğitimler yavaş yavaş gerçekten yoga nedir, ne değildir bana öğretirken, ben yoga terapiyle başlayan süreçte yoganın anlatmak istediğini anlamaya başladım da diyebilirim.

Her birimiz dış görünüş itibari ile birbirimize benzesek de anatomik olarak tamamen farklıymışız, kiminin kemik yapısı, kiminin kas yapısı ve daha birçok etken (tendonlar, ligamentler ve bağ dokular) bizi birbirimizden kesin sınırlarla ayırıyormuş. O zaman fark ettim ki, aslında temel hocalık eğitiminde ilk önce öğrenmemiz gereken konu insan anatomisiymiş biz bu farklılıkları bilerek hocalık yoluna çıkmalıymışız ki kendimize ve öğrencilerimize nezaketle yaklaşmayı bilelim. Hani bazen deriz ya “bir kitap okudum, hayatım değişti” diye ben şöyle diyorum “somatik yoga terapiyle ve hocamla yolum kesişti, yogaya bakışım ve hocalığım değişti.” Bu cümlenin her kelimesi bugün geldiğim yeri anlatıyor, ben zaten öğrencilerimi koruyan bir hocaydım ama öğrencilerime gösterdiğim hoşgörüyü kendime göstermeyi hiçbir zaman düşünmemiştim. Yıllar önceki o hoca yürüdüğü yolda yanlışlarından ders alarak, daha çok bilmeye niyet ederek bugünlere varmayı, kendini olduğu kadarı ile kabul etmeyi öğrendi. Yapabildiklerimle pratikte kalmayı, zorlanmadığım ve zarar görmediğim yerde akışın ve değişimin devam ettiğini  biliyorum.

Zor pozlara yerleşmeye çalışıp zarar görmektense, içine rahatça yerleşebildiğim en basit ve bana kendimi iyi hissettiren pozların içinde şifalanmanın mümkün olduğunun uzun bir zamandır daha net farkındayım. Hoca olmak, önce kendini olduğu kadarı ile kabulden geçiyor, olabildiğin kadarına rıza göster, kendi doğrularınla yola devam et. Farkındalıkla ve hoşgörü ile kalın. Hoşça kalın. Namaste.

Go to top