Mutlu olunabilir mi ilişki kurmadan? 
Doğrusu hayatla ilişki kurmadan?
Bence olunamaz...
İlişki ne kadar soyut bir kavram gibi görünsede özünde o somut eylemler ile bağ kurabilmektir...

Hayatla temas etmek sevgiyi dosdoğru icra etmek demektir oda şöyle olur; insanı, doğayı, hayvanı severek yani insanı insan kılan en büyük yetimizi bi fiil kullanarak.

Çünkü sevgi asla ve asla zarar vermez…

Hiçbir çıkar gütmez.

Sevginin kutsallığını, kutsal kitabın Korintliler bölümünden bir alıntı yaparak aktarmak isterim;

“Sevgi sabırlıdır, sevgi şefkatlidir. 

Sevgi kıskanmaz, övünmez, böbürlenmez. 

Sevgi kaba davranmaz, kendi çıkarını aramaz, kolayca öfkelenmez, kötülüğün hesabını tutmaz. 

Sevgi haksızlığa sevinmez, ama gerçek olanla sevinir. 

Sevgi her şeye katlanır, her şeye inanır, her şeyi ümit eder, her şeye dayanır."

İşte bu yüzden sevgiden daha iyisi, çözümcülü ve anlayışlısı var mıdır? 

Tabii ki yoktur!!!

Evrene, kolektife bir iyilikte bulunmak istiyorsak onunla sevgi iletişiminde bulunmalıyız o en kutsal paylaşma ve birleşme yoludur.

Bu sebeple biz burada kendi sırça köşkümüzde kendi seçtiğiniz insanlarla idealize ettiğimiz hedeflerle, yanlış bildiğimiz doğrularla, dümdüz sınırlı bir perspektifin bakışıyla sadece “benci” ben merkezci egoist çizgimizle var olmamalıyız !!!

Omnipotent varlıklar olarak bizler her saniye güç zehirlenmesine (hubris sendromu) tutulmaya meyilliyiz, doğru ve çıkarsız ilişkinin baş düşmanıdır güç zehirlenmesi.

Her türlü biyo-sosyo-psiko ve ekonomik gelişmeye rağmen aşamadığımız sığlıklarımızın altında eziliyor, küçülüyor ve her gün daha da yok oluyoruz.

Sosyalleşmenin kronolojisi? 

Biz nasıl primitif beyinli quadripedallikten (4 Ayaklı) öngürülü bipedalliğe (2 ayaklı) geçtik? Sanatın, letafetin estetiğin bir kolu olduğumuzda, sadece yaşamsal ihtiyaçlarımızı karşılamak dışında sosyal ilişkiler kurduğumuzda yardımlaşmayı içselleştirdiğimizde dünyaya bir güzellik, bir eser bırakmayı misyon edildiğimizde; İnce kültürleri, mitleri, dinleri, doktrinleri varoluş hipotezilerinin görüş eksenini genişletmek amacıyla açık görüşlülüğümüzle fikir alışverişlerinde bulunduğumuzda, bütüne katkı amaçlı kendimizi bir adım öteye taşıyabilecek cesur adımları atabildiğimizde  insan oluruz...

Sosyalleşmenin ilk adımı? 

Sosyal münasebetlerde bulunabilmek için önce kendimizle bi tanışıklığımızın olması icap eder.

Eveett sözde kendimizi tanımak için hayat boyu çalışmaya başlıyoruz, kendimizi öne çıkarmak, elde tutulur bir başarı elde etmek, arkasında büyük bir baskıdan beslenen megaloidealarımız için didinip duruyoruz. Kendimizle ilgili en ufacık bir fikrimiz yokken varoluş, benlik bilinci, ilişkiler ve hayatın amacı hakkında ne düşünebiliriz ki belkide çareyi daha yolun taa en başından literal eğitim çerçevesine bel bağlamaktansa kişiyi ve potansiyelini keşfetmesine yönelik bir tarz ve uygulamaya geçilmesinde bulabiliriz ama ne yazık ki bu görüşte olan azınlığın ne söylediği pekte kimseciklerin umrunda değil ülkemiz eğitim ekollerinde yerinde saymaya devam ediyor.

Neysee…

Yoga’nın İlişkilerimiz üzerindeki etkisi var mıdır ?

Faydaları saymakla bitmeyen yoga, elbette bu konu üzerinde de büyük faydalara sahip. Çünkü biz buraya iyi olmaya, kendimizi iyi hissetmeye degil iyice hissetmeye geldik.

Histe, sezilerde ustalaşmaya geldik ki bunun için yoga muazzam bir alan. Bizler çevremizdeki her şeyle iyi ilişkiler kurabilmek için hissetme üstadları olmalıyız, doğruyu yanlışı sezmeli, empati kurabilmeli, kabullenici bir teslimiyet anlayışı içinde olmalıyız...

En çokta Mama gaia (toprak ana) için “fedakar” olmalıyız.

Sevgi ve feda üzerine de konuşmalıyız…

Peki feda gerçekten kâr mıdır feda edenin başına?

Aynı paydanın paylarıyız paydada sadece sevgi var payda ise tutum ve tepkilerimiz. Ne kadar yanlış tepkilerimiz olursa sevgimiz o kadar çok bölünüyor ve sonuca vardığında  parçalı, kesirli bir sevgi anlayışı çıkıyor denklem bu kadar basit. 

Kimse karşısındakine yapmadığı fedakârlığın hesabını sormamalı. İnsan önce kendinde aramalı noksanlığı.

İnsan ikili ilişkide mutlu olmak için şahsi mutluluğuna varmalıdır. Bu bir yasadır (hiçbir şey yoktan var, vardan yok olamaz) teki olmayanı amplifiye edemez yani çoğaltamazsın.

Bireysel mutluluk = mutlak mutluluktur.

O zaman mutluluğunu garantiye alırsın ve sürekli olarak değişkenlere maruz kalmadığı için mutluluğunun sağlamasını yapmak zorunda kalmazsın, o hep kontrol altındadır...

İlişkiler dünyanı sevgi üzerine kurman dileklerim ile sevgili kardeşim.

Namaste.


 

Go to top