Ruhsal alanla, sekülerlik paradoksu arasına sıkışmış bir “ Asana” meselesi... Pozlar, pozlar, ahh o pozlar…  Asana bir simyadır! Basiti (bedeni) sonsuza (bilince) çevirmenin bir metodu. 

Gelin, bu metod hakkında biraz konuşalım.

İleri seviye pozların hepsini herkes yapabilir, bu durum egzajere, yapanlar ise marjinalize edilmemelidir... 

Tekrar söylüyorum! 

Her pozu herkes yapabilir, yapanlar sadece yapmayı tercih edenlerdir. Yani, bir kişi bir şeyi yapabiliyorsa herkes o işi bilkuvve (potansiyel olarak) hakkıyla yapabilir.  

Yapanlar hatta kusursuzun ötesinde yapanlar ise bize neler yapabileceğimizi gösteren, harika rehberlerdir :) olaya bu şekilde bakarsak; 

“ Of çok zor! Hiç bir zaman yapamayacağım! Benim bedenim bu kadar esnek değil! gibi olumsuz öz-yargıların kendiliğinden dağılacaktır. 

Pozun kendisi bedenimizle alakalı değil tamamen hislerimizle ilgilidir. Pozun açığa çıkması ise o an değişime ne kadar açık ve gönüllü olduğumuzla ilgilidir.  

Ruhun tecellisidir “poz”! 

Poz; bedene (kaslara) hükmeden bir zihnin sonucudur, bu tamamıyla bir tercih olmakla beraber keşfedildiğinde ise kişi saklı yeteneklerini görmekten hayli keyif alır ve böylece eterik bedeninden, enerjetik bedenine doğru olan ruhsal tekamül yolculuğu başlar... 

Ancak hızla inkişaf etmek pek de mümkün değildir. İtidal ederek, sebat göstererek, defaatle, adım adım olan bir gelişim her zaman hasarsız ve kalıcı olandır.  

Azami sınırlarımızı doğru belirlemek, kas tendon ve eklemlerimize afaki (aşırı) gerilimler vermememiz gerekir. 

Bu şekilde kazanılan poz, bedene olması gereken zamanda yerleştiğinde bir daha unutulmamak üzere kas hafızası fenomeni olarak kayıt edilir. 

Yoga Asana; Gösterişin, estetiğin en güzel ifadesidir. Kendi vücudunla yarattığın, içinde bolca çaba, emek ve kendine ayırmış olduğun zamanların birikintisi olan bir eserdir ve biriciktir, özeldir. 

Pozu yapabilmeyi muhayyile ettiğinde ve zihnini ona ikna ettiğinde pozu yapmak hiç bir zaman muhal (imkansız) olamaz. Bu yüzden asana yüksek oranda zihinsel bir pratiktir.   

İnsanın kendini en özel hissettiği yerdir “poz”.  

Kişinin tamamıyla (zihnen ve bedenen) anda olduğu bir deneyim olduğundan en öznel zaman dilimidir. 

Pozda derinleştikçe, ulaşmak istediğimiz kendilik (ferdiyet) halide o kadar artar. 

Poz, düşünce ve duyguların refere ettiği evrenle formel bir iletişme yoludur. 

Poz; Enerjinin, cisme evrilmesidir. 

İnsan sadece kendini galebe ederek (yenerek) bir ileri aşamaya gelebilir. Bir başkasının pratiğine odaklanmak kişide sadece zihinsel modifikasyonlar oluşturur. 

Unutma! Sadece kendine meydan okuyarak başkalarını yenebilirsin..! (Zaten kendinde geliştiğinde, zamanla bunu arzulamaktan dahi vazgeçeceksin) 

Bedendeki her türlü esneme, güçlenme, genişleme ve rektifiye (yenilenme) olma hali zihinsel olarakta aynı dönütleri sağlar. 

Duygusal Feedback vermeyen bir poz yoktur ya kalbini açar ya duygularını tetikler ya kendilik hali verir ama illa ki bir şeyler verir :)  

Dıştan içeriye doğru olan bir değişim, içeriden dışarıya olana göre daha rasyonel bir konsepttir.  

Çünkü insan görmediği şeye inanır, gördüğü şeyi bilir, ruhundaki değişimi tanımlamakta zorlanır veya tanımladığı şeye inanmak zorunda kalır ancak bedensel bir değişimi bizzat görür (bilir)! 

Kişi bedeninde inkişaf ettiğinde, kesinlikle ruhsal alanda da değişimi tatmıştır. 

Dikkat, enerjidir! Poz aşırı yoğun bir “dikkat”in eseridir. 

Poza hizalanmak, zihni hizalamaktır. 

Asana, zihni kullanıp sonrasında onu ekarte ederek “salt bilinci” tadabilme yoludur.

Tenselden, tinsele bir yolculuktur... 

Her gün, ivedilikle matlarımızın başına dostlar!

Namaste :)





Go to top